Tıpta bir rehbere ihtiyaç var: Tıbbi Felsefe,
Tıbbi pratiği tıbbi düşüncenin (felsefenin) yol göstericiliğinden yoksun bir şekilde pozitif bilime dayalı olarak yürütmek, nereye gidiyoruz sorusunu cevapsız bırakacaktır. Bunun böyle devam etmesi durumunda tıbbi uygulamaların bir bilim olarak nesnellikten bir sanat olarak öznellikten, bilgiden, ahlaktan ve erdemden ne kadar uzaklaştığını da göremeyebiliriz! Daha iyiyi nasıl yapabileceğimiz hakkında felsefi bir bilgimiz olmadığı için yaptıklarımızı pozitif olarak değerlendiremeyeceğiz, daha iyiyi yapma yolunda bir rehberimiz ve gayretimiz de olmayacaktır.
İnsanının sağlık ve hastalık konusunda varmak istediği yer neresidir? sağlığın ve hastalığın sınırları nedir? Tıpta doğrunun ve yanlışın, güzelin ve çirkinin, erdemin ölçüsü nedir? Neye mi yoksa nedene mi bakılması gerekir? Tedaviye esas olabilecek kaynaklar nasıl olmalıdır? Teşhis ve tedavi bilgisinin dayanakları nedir? Hastalığı belirlemenin ve onu sınıflandırmanın kriterleri nasıl olmalıdır? Bir tedavi nasıl haklı görülebilir? gibi sorulara cevap arayan düşünce akımına tıbbi felsefe diyebiliriz.
Görünen o ki; Tıbbi felsefe olmadan tıp pozitif bilimin rehberliğinde ve baskısı altında bir zafer kazanabilir ancak ruh ve bedenin yarattığı hayata ve insana yansıyan derinliği ve o pozitif hayat sevincini yakalamada zorlanacaktır.