ANAYASA REFORMUNDA İKTİSADİ ANAYASANIN ROLÜ- THE ROLE OF ECONOMIC CONSTITUTION IN CONSTITUTIONAL REFORMS

ANAYASA REFORMUNDA İKTİSADİ ANAYASANIN ÖNEMİ

Economic justice in politics can only be ensured by an economic constitution.

  1. İKTİSADİ ANAYASA

Demokratik toplumun ölçüsü, devletle halk arasındaki kamu hizmetlerinin düzenlenmesinde serbest karar verebilme veya gönüllü anlaşabilme derecesidir.

Bugün genellikle ülkelerde, kamusal faaliyetler başlangıçta düşünülen gönüllü anlaşma ortamından tamamen farklı bir karakter arz etmekte, karar alma mekanizmasında rol alan kimseler kamu çıkarları bahanesiyle değişik kesimlerin çıkarlarını gözetebilmektedir. Şahsi çıkarları gözetmek amacıyla giderek artan ölçüde bir kaynak, özel kesimden kamu kesimine aktarılma, kamu görevlilerinin çıkar çevrelerinin lobi faaliyetleri ile kontrol edilme endişesi her zaman yaşanmaktadır.

Yeni bir anayasal düzenleme ile:

İktisadi Anayasa kapsamında getirilecek kısıtlamalar ile, fiyatlar, mallar, karlar ve sanayi yapısı gibi değişkenler üzerindeki politik iktisadi kurallar, özel teşebbüsün/şahısların kararlarını etkilemeyecek şekilde düzenlenebilir.

Devlet kurumları ile özel sektör kurumları her nerede uygun görülürse bir rekabet ortamı içerisinde sokulabilir. Örneğin; Devlet okullarındaki verimliliği arttırmak amacıyla, çeşitli nedenlerle çocuklarını Devlet okullarında okutmak istemeyen aileler, Devletten alacakları katkı payları ile çocuklarını özel okullarda okutabilmelidir.

Vergilendirmede adalet, vatandaşın devlet hizmetinden yararlanma ölçüsü esas alınarak temin edilebilir. Kimin ne için vergi ödediğini bilmek en doğal hakkıdır; stopaj mükellefleri neden dolayı stopaj ödediklerini, ücretliler vergilerinin ne kadarının sosyal güvenlik kurumları için ayrıldığını bilmelidir. Bu sebeple dolaylı vergilendirmeden ziyade doğrudan vergilendirmeye yönelik kurumlar kurulabilir.

Kaynak kullanımında verimlilik ve etkinliği sağlamak üzere mali kurumlarımızın ekseriyetinin uzun dönemdeki politik çizgileri anayasa ile belirlenebilir ve politik ve ekonomik istikrar için çok önemli olan, vatandaşların uzun vadeli yatırımlar yapabilmeleri için, vergi yasalarında geçerlilik sürelerinin belirlenmesi uygun olabilir.

Kamusal gelir fazlalıklarını paylaşan kişilerin oranının yükseltilmesi ile vatandaşlar üzerindeki, devletin hissedilen baskı gücü daha aşağılara düşürülebilir.

Siyasetin zoraki ilişkilerin konu edildiği iktidar mücadeleleri olarak görülmemesi için gerekli tedbirlerin alınması ile refah daha geniş kitlelere yayılabilir.

Tam rekabet düzeyi, hiçbir bireyin diğeri üzerinde egemenliğe kalkışmadığı bir durumdur. Gönüllü bir iktisadi mübadele sisteminde böyle bir tahakküm yoktur ve bireysel ekonomik gücün bir anlamı da olamaz. Ancak kişiler arasında gerçek veya potansiyel bir rant hareketi varsa baskı veya tahakküm söz konusudur. Böyle bir rant paylaşımının olmadığı bir yerde, siyaset bir iktidar mücadelesi olmaktan çıkacaktır.

Siyaset ve iktisat bilim insanları devletle halk arasında gönüllü bir iktisadi mübadele köprüsü kurulabilmesi için siyasal kurallar üzerinde çalışabilir. Siyaset de bu ilkelerin oluşturduğu anayasal çerçevede rolünü belirleyebilir.  Siyasetin geliştirilmesi, kamu yararını ön planda tutan üstün ahlak sahibi temsilcilerin seçilmesi ile birlikte, devlet ile halk arasında oynanacak oyunun kuralları, bu kuralların değiştirilme esasları ve bu kurallara uyulması ile mümkün olabilir.

Yeni anayasal iktisadi düzen ile imtiyaz dağıtma yetkisine sahip kurumların bu yetkileri anayasal çerçeve içerisinde sınırlanabilir. Böylece ne siyaset sadece devletle halk arasındaki zoraki ilişki olacak, ne de siyasi otoriteler otoritelerini zenginleşmek için kullanabilecektir.

Anayasal uzlaşmaya dayanan iktisadi kamu politikalarının başarısının diğer seçeneklerin üzerinde olacağı şüphesizdir.

Anayasa ile devletin yapacağı işler belirlenerek, politik karar verme sınırları çizilebilir, alternatif politik kuralların işleyişine açıklık getirilebilir. Yeni anayasa ile kişilere hangi şartlar altında ne ölçüde ayrıcalık tanınacağı açıkça gösterilebilir.

ÜRETKEN DEVLET

Anayasal iktisattaki devlet hedefi, etkin ve etkili bir “Üretken Devlet” olarak belirlenebilir.

İktisadi anayasa ile devlet ile halk arasında her iki tarafın da yararına olacak bir politik ilişki kurulacaktır.   Ancak bu ilişkiler Devlet için genellikle etkin bir “üretim devleti” olmakla sınırlandırılacaktır. “Üretken devlet”, üretiminden toplumdaki her kesimin faydalanabileceği ve yaptığı kamusal üretimi bireysel üretimden daha ucuza mal edebilen devlet olarak tarif edilebilir.

Kamusal mallardan yararlanacakların bu yararlanmadan doğacak net kazançlarını güvence altına almak için, kamusal kararların nasıl, kim tarafından hangi kurallara göre alınacağı ve bu kuralların nasıl işleyeceği iktisadi anayasa ile belirlenebilir. Böylece, seçilmiş ve atanmışların geniş seçim veya takdir hakkı veya yasama organını kamusal amaç dışında etkileme gücü kontrol altına alınabilir.

İktisadi anayasa ile devlet, vergi çeşitleri ve oranlarının keyfi uygulamalarla değiştirilemeyeceği konusunda vatandaşa anayasal güvence verebilir. Vergi salma usulleri ve vergi oranları anayasa ile düzenlenebilir. Vergi oranlarına anayasa ile bir sınır konulabilir ve bu oranların yıllar itibariyle nasıl düşürüleceği yine anayasa ile belirlenebilir. Böylece vatandaşlar uzun döneme yönelik sağlıklı kararlar alabilecek, devlet istikrarlı ve “üretken devlet”’in ihtiyaçlarını karşılayabilecek düzeyde vergi gelirleri elde edebilecek ve vergi çeşitlerini arttırma ve oranlarını yükseltme yönündeki kısa dönem eğilimlerine gem vurmak zorunda kalabilecektir.

Politik iktisadın anayasa ile sınırlarının çizilmesi ile politik ve bürokratik ahlakın muhafaza edileceğine dair inançlarımız güçlenecek ve bu ticari ve kişisel ahlakın korunmasının da güvencesi olacaktır.

Piyasa içerisinde faaliyet gösteren kişi ve firmalar para politikalarını tahmin edemedikleri bir otorite karşısında en sert yasal düzenlemeyi dahi tercih etmektedir. Otoritelerin inisiyatiflerini kullanarak özel bazı olaylarda para politikalarını başarıyla uygulamaları olsa dahi, kuralsızlık kurala tercih edilemez.

Adalet mali yapı ile doğrudan ilgili bir kavram olarak anayasa ile gerçekleştirilebilir. Böylece ekonomik ve sosyal politikalar toplum ve politikacılar arasında devamlı bir tartışma konusu olmayacaktır. Mali uygulamaların politik tercihlere göre her gün değiştirilmesi anayasal düzenlemelerle önlenebilir ve iktidarların yaptığı işlemler gelir veya fayda dağıtımının adalet içerisinde yapılmasını garantileyen anayasal mali kurumlarca denetlenebilir.

İktisadi anayasa hazırlanırken vergilerin cebri olarak toplanması yerine, vatandaşların bireysel kararlarına bağlı bir vergileme sistemi neticesinde toplanması esas alınabilir.

Vatandaşların vergi oranlarını kamu harcamalarından bağımsız olarak düşünme hakkı anayasal düzenlemelerle garanti altına alınabilir. Böylece anayasal çerçevede tahsis ilkesi ile toplanan vergilerin daha sonra genel bütçeye gelir olarak aktarılmasının önü kesilmiş olabilir.

Toplumda çok tüketilen mal ve hizmetlerin kaynağı bu mal ve hizmetler için kurulacak fonlardan karşılanabilir. Böylece kamunun bu mal ve hizmetlerin fiyatını arttırması suretiyle giderek özel sektör kaynakları aleyhine kamu harcamalarını arttırmasının önü kesilebilir.

Rant kollama, toplum yararının aleyhine kişisel çıkarları kollama ise, rant kollamayı teşvik eden, piyasa düzeninin işlemesini olumsuz yönde etkileyerek iktisadi ve politik kargaşa yaratan yasal düzenlemelerin önü anayasal düzenlemelerle kesilebilir.  Böylece ortaya çıkabilecek ekonomik rantlar, piyasaya girecek diğer müteşebbisler tarafından paylaşılacak ve istikrarlı büyümeyi temin eden bir araç olacaktır.

Politik ekonomi içerisinde iktidarların rant yaratmak üzere kullandığı bazı kişi ve gruplara hitap eden teşvikler, kotalar, izinler ve imtiyazlar, milli menfaatleri ilgilendiren özel durumlar dışında, anayasal düzenlemeye tabi tutulabilir ve toplum yararı aleyhine kıtlık rantlarının elde edilmeleri önlenebilir.

Rant kollamanın anayasal sınırlara çekilmesi ile, iktisadi kanun tekliflerinin veya yönetmeliklerin toplumun bazı kesimleri tarafından genel kamu menfaati aleyhine kendi çıkarları doğrultusunda düzenlenmesi için lobi faaliyetlerinde bulunması, politikacıları toplum vicdanını rahatsız edecek tarzda etkilemesi veya kanuna karşı hile yapmaya kalkışarak genel ahlak kurallarını çiğnemesi veya bu yolda yapılacak bir kaynak israfı da önlenecektir.

Devletin iktisadi faaliyetleri anayasal düzenlemelerle geniş ölçüde kısıtlanarak özel sektörün gelişimi teşvik edilebilir, özel hukukun kamu hukuku karşısındaki durumu güçlendirilebilir. Böylece piyasa işleyişi ekonomik davranışlara egemen olacak ve kamunun kasıtlı veya kasıtsız olarak ortaya çıkardığı ekonomik rantlar, rekabetin gelişimi ile ortadan kaldırılabilecektir.

Demokratik yönetimlerin çökmesinin en önemli nedenlerinden biri olan politik saygınlığın kurum olarak çökmesine yönelik endişelerin; ancak devlet otoriteleri ile vatandaşlar arasında bir sosyal ve iktisadi sözleşme niteliğindeki anayasa ile önlenebileceği doğaldır. Bu manada anayasal reformun amacı, kamu gücünü ellerinde bulunduranların yetkilerini önceden genel bir sınırlamaya tabi tutmak olarak belirlenebilir.

Yapılacak anayasal reformla siyaset oyununun kuralları ortaya konabilir. Böylece politikacının hareket alanı belirlenerek bu hareket alanının dışına çıkmasını önleyen bir oto-kontrol ortaya konabilir.

Anayasal reformun nihai amacı, seçilmişlerin toplum yararına icraat yapmalarını bunların vicdanlarına terk etmek yerine, bunların toplumsal anayasal anlaşmada belirlenecek kural ve kurumlar çerçevesinde hareket etmelerini sağlamak, yetkilerini aşarak anayasal sözleşme dışına çıkanları yine anayasal sözleşme kapsamında oluşturulacak kurumlarla yargılamak şeklinde özetlenebilir.

Anayasal iktisat reformunda evrensel ahlak da gözetilmelidir. Böylece halkın hürriyet, barış ve refah içerisinde yaşamasının yolu açılabilir.

Anayasal iktisat reformu ile açık bütçe uygulamaları kısıtlanabilir, parasal genişlemenin şartları bilimsel göstergelere dayandırılabilir.

Anayasal iktisat reformu ile bölüşüm adaletini ortadan kaldıran veya bozan hukuki düzenlemelerin önü yeni anayasal kurumlar kurularak kapatılabilir. Fertle devlet arasındaki ilişkinin ekonomik sınırları iktisadi anayasa ile çizilebilir. Vatandaşların kanun karşısında iktisadi eşitliği; ekonomik refahın toplumsal barış ve işbirliği içinde temini sağlanabilir; kişisel ve genel çıkar arasındaki fark,  haklılık kriterine dayandırılabilir.

İktisadi anayasal reform, iktidardaki her partinin değişik adalet anlayışına göre adalet dağıtmasını önleyebilir ve milletin uzun dönem için üzerinde mutabakat sağladığı, sosyal ve ekonomik düzenlerini kurabilmelerine ışık tutacak ve bunu en iyi şekilde gerçekleştirecek kurallar bütünü olabilir. Bu kurallar kimin zarar veya fayda gördüğüne bakılmaksızın uygulanabilir.

İktisadi anayasa reformu ile politika, kamusal gücün menfaatlerini kollama sanatı olmaktan çıkarılabilir, vatandaşla politikacı arasında kuralları belli ve karşılıklı menfaate dayalı gönüllü bir işbirliği olabilir. Bu kurallar dışına çıkıldığı zaman da işbirliğinin meşruluğu ortadan kalkabilir.

Anlaşmazlıkların çözüm yeri kendiliğinden harekete geçen yargı olabilir. Yargının kanunları yorumlamasında esas, yasama organının çıkardığı kanunların ruhu değil, kanunun çıkarıldığı anayasal düzenlemenin ruhu olmalıdır. Kamusal güç, vatandaşla devlet arasındaki anayasal sözleşmeyi tek taraflı olarak değiştirememeli, tüm anayasal reformlar referanduma sunularak vatandaş ile kamu gücü arasındaki sözleşme niteliğinde olan anayasa aracısız bir meşruluğa sahip olabilir.

Dr. Şahin KESİKMİNARE

9 Haziran 2015

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.